Bugün 18 Mart 2023 Çanakkale Zaferinin 108. yıldönümü. Ecdadımızıın Çanakkale’de göstermiş olduğu üstün başarıdan söz etmeye, bu yüce duyguları anlamaya, anlatmaya çalışacağım.
Osmanlı’nın son döneminden bugüne Türk askeri 3 kıta, 34 ülke, 80 şehitlikte yatmaktadır.
Öncelikle
Öncelikle şu hususu aktarmak isterim ki; Çanakkale tıpkı, Bedir, Uhud ve Hendek gibi, Malazgirt gibi, Kurtuluş Savaşımız gibi bir ruhun eseridir. Bu ruhu özellikle birçok sıkıntılardan geçtiğimiz şu günde yeniden hayatımıza aktarmaya ihtiyacımız vardır
Çanakkale ecdadımızın birlik ve beraberlik içerisinde neler yapabileceğinin en büyük göstergesidir. Çanakkale sadece düne ait bir olay değildir. Tarihte kalmış ve sadece tarih sahnelerinde yer alacak bir mücadele değildir. Çanakkale’nin günümüze aktaracağı bir çok özelliği var. İşte bugün yeniden Çanakkale’yi ele alma aynı ruhu oluşturmaya ihtiyacımız var.
Yüce Ecdadımızın bütün savaşlara başlarken ifade ettiği önemli bir söz, İslam Dininin vermiş olduğu manevi duygular ile, geçmişten getirdiğimiz kültürümüzün özümsenerek birleştirilmesi neticesinde ortaya çıkan bir söz: “Ölürsem şehit, kalırsam Gazi” Bu söz Müslüman Milletimiz ile ne kadar özdeşleşmiştir. Bu duygulara sahip olmaktan bizlerde şeref duyuyoruz. Yüce Ecdadımızın vatanının düşmana terk etmediği gibi bizlerde aynı şekilde vatanımızı çiğnetmeyeceğimizi şerefle ifade ediyoruz.
Bedrin Aslanları gibi şanlı bir mücadeleye imza atılmasıdır Çanakkale
Üstad Merhum Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Şehitlerine atfettiği şiirinde ne güzel ifade etmektedir.
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.
Tarihe gömülmeyen aslanların mücadelesidir Çanakkale. Tıpkı Bedir gibi. Bedir bir varoluş-yokoluş mücadesidir. Bedir az olanların çok olanlar galebe çalacağının ispatıdır. Bedir mühimmatsız olanların donanımlı olanlara karşı zaferidir. Bedir İnsanların azmi Yaratanın’da desteği olduğu müddetçe zafer elde edilebileceğinin göstergesidir. İşte Çanakkale’de Bedir gibi. Çanakkale’de bir varoluş-yokoluş mücadelesi verilmiş, mühimmat eksikliğinin başarısızlığa götürmeyeceği anlaşılmış, birlik ve beraberlik içerisinde mücadele edilir ve Yüce Allah’tan destek gelirse aşılmaz dağların aşılacağı anlışılmış, azların çoklara karşı zafer elde edebileceği bir daha ispatlanmıştır.
Tarihi bir hikaye gibi okunmamalı Çanakkale. Günümüze aktarmalıyız Çanakkale’yi. İslam Dininin kişiye ne gibi güzellikler kazandırabileceğini Çanakkale ile yeniden gündemimize taşımalıyız.
Birlik ve beraberliğimize, devletimizin bölünmez bütünlüğüne, kültürümüzün yozlaştırılmak istenmesine, bizi bizi yapan asıl değerlerden vazgeçilmesi için çaba gösterilmesine biz Çanakkale Ruhu ile karşılık vereceğiz.
Çanakkale Zaferinden sonra düşmanlar Çanakkale’yi savaşsız geçmiş ve İstanbul’u işgal etmiş olabilirler. Bu Çanakkale Zaferini anlamsız hale, boş yere yapılan bir mücadele haline getirmez. Yedi düvel Çanakkale ile bildiki, Milletimiz yeri ve zamanı geldiğinde bağımsızlığı için her türlü mücadeleyi gösterecektir. Çanakkale Zaferi yaşanmasaydı, Çanakkale ile başarı elde edilemeseydi, sayısal anlamda az ve muhimmat eksiğine rağmen, çoklara ve güçlülere karşı başarı gösterilmeseydi, azimler kırılsaydı, Kurtuluş Savaşımızın başarısıydan bahsedebilir miydik acaba? Bağımsızlık mücadelemiz Çanakkale ile başladı. Düşman orduları tüm Ülkemizi paylaşsa bile, Aziz Milletimiz bu mücadeleden vazgeçmedi. Vatanın bir karış toprağını düşmana vermek yerine ölmeyi şehit kalmayı gazi bilerek Milli bir Mücadele başlattı. İşte bugün neslimize yeniden bu ruhu kazandırma vaktidir.
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
İnsanoğlunun kendisine verilmiş en kıymetli nimetlerin başında hayatı gelmektedir. İnsanın kendisine sunulmuş olan bu hayatını din, vatan, millet, bayrak, namus gibi milli ve manevi değerlere adaması ise, dünya ve ahiret için en yüksek mertebelere ulaşmasına vesiledir. Toprağı değerli kılanda, toprağı vatan parçası yapanda O’nun uğrunda ölebilecek olanların varlığı ile ilgilidir. İşte İslam Dinini benimsemiş ve hayat tarzı haline getirmiş Aziz Milletimiz bu uğurda ölmeyi şeref saymış ve şehadet mertebesine ulaşmıştır.
Allah rızası doğrultusunda kişinin canını feda etmesine şehitlik denir. Şehit ise, Allah yolunda canını veren kimsedir. Şehit olan kişiye bu adın verilmesinin sebebi, cennete gireceğine şahitlik edilmesinden, şahadet anında bir takım rahmet meleklerin yanında bulunmasından, Cenâb-ı Allah’ın mânevî huzurunda rızıklandırılacak olmasından dolayıdır.
Şehitlik Kur’an ve Sünnete övülmüş bir mertebedir. Kur’an-ı Kerimde Yüce Rabbimiz şehitliğin önemini bizlere şöyle bildirmektedir.
وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ {} فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ {} يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. (1)
Sevgili Peygamberimiz birçok hadislerinde şehitliğin önemine vurgu yapmış, şehit olanların cennete olduklarının müjdesini bizlere bildirmektedir. Bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Peygamber(ler) cennettedir, şehit(ler) cennettedir, çocuk(lar) cennettedir, diri diri toprağa gömülen kız (çocukları) cennettedir.(2) Bir başka hadiste ise Efendimiz, şehitlerin cennetteki durumlarını şöyle tasvir etmiştir.
ما أَحدٌ يدْخُلُ الجنَّة يُحِبُّ أنْ يرْجِعَ إلى الدُّنْيَا ولَه ما على الأرْضِ منْ شَيءٍ إلاَّ الشَّهيدُ ، يتمَنَّى أنْ يَرْجِع إلى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister. (3)
Bu cennet Vatanın birer evlatları olarak bizler vatanımızı korumak, vatanımıza namahrem eli değmemesi için görevimizi yapmakla mükellefimiz. Buda bizim hayatımızın vazgeçilmezidir. Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşımızda dile getirdiği üzere, Cennet Vatanımızı korumak hepimizin en başta gelen sorumluluğudur. Akif bu hususu ne güzel dile getirmiştir.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hâyasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Türk-Kürt diyerek, Alevi-Sünni diyerek ayrışmaya götürüldüğümüz, bir spor müsabakası yüzünden birbirimizden koparılmaya çalışıldıgı şu günde tüm kardeşlerime Akif’in diliyle yeniden sesleniyorum.
Gün, ayrışma günü değil, kaynaşma günüdür.
Gün, kopma günü değil, birleşme günüdür.
Gün, benliklerimizden sıyrılıp biz olma vaktidir.
Gün Hacı Bektaşi Veli’nin ifadesiyle bir olma, iri olma, diri olma vaktidir.
Gün kültürümüze sahip çıkma ve en son ve en mükemmel din İslam’ı hayat tarzı haline getirme vaktidir.
Gün dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun yanında yer alma vaktidir.
Vatan uğrunda gece uykusunu terketmek Cehennem ateşinden korunulmasına vesiledir.
İslam Dinide vatanın korunmasına önem vermiş, bu uğurda yapılan görev başında ölünürse şehit olarak Rabbimize kavuşulacağını bizlere bildirmiştir. Hz. Peygamber Efendimiz gece uykusunu terk ederek nöbet bekleyenleri şu şekilde müjdelemektedir.
عيْنَانِ لا تَمسُّهُمَا النَّارُ : عيْنٌ بكَت مِنْ خَشْيةِ اللَّهِ ، وعيْنٌ باتَت تحْرُسُ في سبِيلِ اللَّهِ
“İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz.” (4) Bir başka hadiste şöyle buyrulmaktadır. “Allah yolunda hudutta bir gün nöbet tutmak, başka yerlerde bin gün nöbet tutmaktan daha hayırlıdır.”(5)
Hudutları beklemek ve oralarda nöbet tutmak en kutsal görevlerden biri olup, sulh zamanı da olsa askerlik vazifesi İslâm nazarında cihad sayılır. Vatan müdafaasından maksat, sadece sahip olunan toprakları korumak olmayıp, bunun arka planındaki esas gaye, o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırz ve namusunu korumak ve milletin fertlerini hürriyet içinde yaşatmaktır. Özellikle hudutta nöbet tutmak, diğer yerlerde nöbet tutmaktan daha faziletlidir. Çünkü orada hayâtî tehlike daha çok olup, sürekli uyanık ve dikkatli olma mecburiyeti vardır. Ayrıca her an düşmanla karşı karşıya gelme ve bir çatışmaya girme ihtimâli daha yüksektir. Bu sebeple hudut boylarında bir gün nöbet tutmak, hudutlar dışındaki yerlerde bin gün nöbet tutmaktan daha hayırlı ve faziletli kabul edilir. Bir kimse askerlik görevi yaparken vazife başında ölürse, o şehid olarak Rabb’ine kavuşur. Şehidin amel defteri kapanmaz ve dünyada işlediği güzel ve hayırlı işlerin sevabı da kıyamete kadar devam eder. Şehid, kabirde meleklerin sorgulamalarından ve kabir azâbından muaf tutulur. (6)
Vatan, Din millet uğruna öldürülenler İslam Dininde şehit sayıldığı gibi malı, canı ve ailesi uğrunda öldürülenlerde şehit kabul edilmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadislerinde bu hususu şöyle ifade etmektedir.
منْ قُتِل دُونَ مالِهِ فهُو شَهيدٌ ، ومنْ قُتلَ دُونَ دمِهِ فهُو شهيدٌ ، ومن قُتِل دُونَ دِينِهِ فَهو شهيدٌ ، ومنْ قُتِل دُونَ أهْلِهِ فهُو شهيدٌ
“Malı uğrunda öldürülen şehittir; kanı uğrunda öldürülen şehittir; dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir.” (7)
Hüküm bakımından Şehîdler üç kısımdır:
1- Hakîki şehîd: İslâm’ın yücelmesi (îlâ-i kelimetüllah) vatan müdafası için savaşırken ölen Müslümanlar. Bu kimseler, yıkanmaz, kefenlenmez, namazları kılınıp kanlı elbiseleri ile defnedilir. Uhud, Bedir ve Çanakkale şehîdleri gibi.
2- Hükmî şehîd. Hakîkî şehîdin şartlarından birini taşımaması sebebiyle yıkanıp kefenlenen ve âhiret itibariyle şehit olanlardır. Savaşta yaralandıktan sonra yiyip içen, uyuyan, tedâvi gören, başka bir yere nakledilen ve daha sonra ölen kimseler; deprem yangın, sel felaketi, âfet ve benzeri musibetlere maruz kalarak ölen, mide ağrısından ölen, doğum sırasında ölen, suda boğularak ölen, kolera, veba ve veremden ölen, göçük altında kalarak ölen, ilim yolunda ölen Müslümanlar da hükmen şehittirler. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Allah yolunda öldürülmekten başka yedi (tane daha) şehidlik vardır. Taundan ölen şehiddir. Boğularak ölen şehiddir. Karın ağrısıyla ölen şehiddir. Yanarak ölen şehiddir. Göçük altında kalarak ölen şehiddir. Doğum üzerine ölen şehiddir.”(8)
3- Dünya hükümleri bakımından şehîd; Müslümanların yanında savaşırken ölen münafıklardır. Bunlar da yıkanıp kefenlenmeden cenaze namazları kılınır, kanlı elbiseleri ile defnedilir. Ancak îmânları bulunmadığı için âhirette şehîdlik sevabı alamazlar. Şehîdlik, Müslümanlara özgü bir niteliktir. Müslüman olmayanlar şehîd olamazlar.(9)
Allah yolunda yaralanıp gazi olmak ise yine şehitlik gibi yüce mertebelerden biridir.
Din uğruna savaşan, mücahit anlamına gelen gazi, özellikle Türklerde savaşta başarı kazanan kumandanlara, hatta hükümdarlara şeref unvanı olarak kullanılmıştır.(10) Kuran-ı Kerimde ve Hz. Peygamber’in hadislerinde Allâh yolunda savaşanların övülmesi, şehitlik ve gazilik hakkındaki müjde ve haberleri sebebiyle Türk kültüründe, “ölürsem şehit, kalırsam gazi” tabiri ortaya çıkmıştır.Yüce Ecdadımız hiçbir zaman esaret altına düşmemiş bu uğurda ölümü şehitlik, kalmayı ise gazilik saymıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyrulmaktadır.
قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ
“De ki: Bize iki iyilikten, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?” (11) Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde gazilik unvanını almış insanlara şu müjdeyi vermektedir.
ما مِنْ مَكلوم يُكْلَمُ في سبيل اللَّه إلاَّ جاءَ يَوْمَ القِيامةِ ، وكَلْمُهُ يَدْمِي : اللوْنُ لونُ دمٍ والريحُ رِيحُ مِسْكٍ
“Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah’ın huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur.”(12)
Dün anneler kınalı kuzularını vatan toprağını koruma uğruna cepheye gönderdiler.
Yüce Milletimiz milli ve manevi değerlerimiz uğruna evlatlarını kınalayarak askere uğurlamış, ölümü şehitlik olarak bilmiş geride kalmayı gazilik olarak şeref saymıştır. Nitekim Çanakkale savaşında Ülkemizi ele geçirmek üzere gelen düşman kuvvetleri kahraman ecdadımızın savunması karşısında bozguna uğramışlardır. Mehmet Akif Ersoy bu durumu şöyle dile getirmiştir.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Biz Ülkemizden asla vazgeçmeyiz, vazgeçemeyiz.
Çanakkale Savaşı Milletimizin var olup-olmama savaşıdır. Bu savaş bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez” dedirterek zaferle sonuçlanmıştır. Dün Ecdadımız kendisine düşen vazifeyi yüz binlerce şehit vererek yerine getirmiştir. Vatanı sevmek, düşmanlara onu terk etmemek, kendisine gelecek her türlü zarara karşı gerekli tedbirleri almak ve gerektiği zaman onun için canını vermek kutsal bir vazifedir. Türkiye’miz bizim için en vazgeçilmezlerdendir. Atalarımız bu topraklar için kendilerine düşen bütün vazifeleri layıkıyla yerine getirmişler, bu topraklara namahrem elini değdirmektense ölmeyi şeref sayarak şehitliğe sevinçle uçmuşlardır. Bugün, vatanımızı muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için bize düşen vazifeleri en güzel şekilde yerine getirmeliyiz.
Ayrıca şu husus unutulmamalıdır ki, vatan sevgisi imandandır.
Dinimize, vatanımıza, milletimize, neslimize ve nihayetinde kendimize faydalı birer birey olalım.
Geliniz! Bir başkası yapar mazeretine sığınmayalım. Günümüzün farkında olalım. Ayrıştırılmak istenmemizin farkında olalım.
Geliniz! Birbirimizden başka kimsenin olmadığının farkında olalım.
Şehitlik ve gazilik insanın varabileceği en önemli manevi makamlardan biridir.
Çanakkale’de nihayetinde Kurtuluş Savaşında Milletimizin göstermiş olduğu tek vücut mücadele, dünyaya bu topraklara namahrem eli değmeyecek olmasının en önemli işaretidir. Ülkemizi işgal altına almak isteyen düşman ordularına, ölmeyi şehitlik kalmayı gazilik sayan Müslüman Ecdadımız’ın bir dersidir.
Bu vesile ile Bu Cennet Vatanımız için canını vermiş aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimiz rahmetle ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Yüce Rabbim Devletimize dirlik, Ordumuza kuvvet, Milletimize birlik nasip etsin. Bizi birbirimizden ayırmasın.
Yazımı Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleriyle bitiriyorum.
Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıtada yer yer kanayan izleri şahid,
Dinlenmedi bir gün o büyük şanlı mücahid.
Halil Demir
Ankara İl Uzman Vaizi
18.03.2023
ANKARA
1. Al-i İmran, 3/169-171
2. Ebu Davut, Cihad, 25
3. Buhârî, Cihâd 21
4. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1308
5. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1296
6. Riyazü’s-Salihin, Tercüme ve Şerhi, Erkam yayınları, c.VI, s.22-23
7. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1359
8. Ebû Dâvûd, Cenaiz, 11
9. Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları, “Şehid” md.
10. Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları, “Gazi” md.
11. Tevbe, 9/52
12.Buhari, Cihad, 10